-
1 ölümle burun buruna gelmek
смотре́ть сме́рти в глаза́ -
2 burun buruna
нос к но́су, лицо́м к лицу́burun buruna gelmek — столкну́ться нос к но́су
-
3 ölüm
смерть (ж)* * *ölüm alâmetleri — при́знаки сме́рти
ölüm haberi — изве́стие о сме́рти
ölüm hâlinde olmak — быть при́ смерти
ölüm hücresi — ка́мера сме́ртников
ölüm hükmü — сме́ртный пригово́р
ölüm seçmek — се́ять смерть
••- ölüm Allahın emri bu işi yapacağım
- ölüm var dirim var
- ölümle burun buruna gelmek
- ölümü göze almak
- ölümüne susamak
- ölüme koşmak
- ölüm tehlikesi
- ölüm teri dökmek
См. также в других словарях:
burun buruna gelmek — 1) beklenmedik bir anda karşılaşmak, birbirlerine çok yaklaşmak Nabi Efendi, merdivenleri yorgun yorgun çıkarken sofada karısıyla burun buruna geldi. M. Yesari 2) karşısında hissetmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
burun buruna — zf. Birbirine çok yakın ve yüz yüze bir biçimde Çıtı pıtı bir sarışınla burun buruna konuşup gülüşmede. H. Taner Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller burun buruna gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
Azraille burun buruna gelmek — ölümle karşı karşıya gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ölümle burun buruna gelmek — ölümle sonuçlanabilecek çok büyük bir tehlike ile karşılaşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
burun — is., rnu, anat. 1) Alınla üst dudak arasında bulunan, çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı 2) Bazı şeylerin ön ve sivri bölümü Kadıköy vapurunun güvertesinde, paltoma bürünmüş, gidip ta burna oturmuştum. H. Taner 3) mec. Kibir,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Azrail — is., öz., din b., Ar. ˁazrāˀīl Tanrı buyruğu ile insanların canını almakla görevlendirilen melek, can alıcı Azrail ala canını, unuttura her sanını / Kara toprağa tenini kararlar bir eyyam gelir. Yunus Emre Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ölüm — is. 1) Bir insan, bir hayvan veya bitkide hayatın tam ve kesin olarak sona ermesi, ahiret yolculuğu, emrihak, irtihal, memat, mevt, vefat Çenesinde babamın ölüm günü gördüğüm asabi buruşmalar var. Y. Z. Ortaç 2) Ölme biçimi Yanarak ölümü, feciydi … Çağatay Osmanlı Sözlük